BAHARATIN TARİHİ

 
 
Günümüzde baharatların fiyatı o kadar azdır ki, hepimiz bir çimdik karabiberin, tarçının, zencefilin yada karanfilin lezzetli aromasını yemeklere katmaktan çok hoşlanabiliyoruz.
Ancak ağaç kabuklarının, yaprakların ve tohumların bu güzel kokulu parçalarının eskiden çok pahalı ve taşınması zor olduğuna inanmak çok zor görünüyor. Ayrıca insanların, eğer gerekli ise, bir parça Hindistan cevizi ağacı yada kırmızı biber için hayatlarını riske atarak dünyanın öbür ucuna gitmek istemeleri inanılmaz görünüyor. Baharat trafiği kayıtlı tarihten daha öncesine dayanır. Arkeologlar MÖ 5000 yıllarında ilkel insanların gıdaların tadını daha iyi yapan bazı aromatik bitkileri keşfettiklerini tahmin ediyorlar. Ne olmuş olabileceğini yeniden oluşturmak için insanların eti közde pişirdiklerini hayal edebiliriz. İnsan bazı yaprakları gördü ve bu insana eğer eti yaprakla sararsa, onu kumdan ve külden arınmış şekilde saklayabileceğini düşündürdü. Eti yapraklarla sardı ve sıcak bir çukura gömdü. Daha sonra, sürpriz ve sevindirici olarak, insanlar yaprakların yiyeceklerine yeni bir tat verdiğini buldu. O zamanlarda insanlar tatlandırma sanatını keşfetti.
 
BAHARATIN TARİHİ
 
Baharatın tarihi ve kullanımı İnsanlığın başlangıcına kadar uzanmaktadır.Baharat günümüzde ve sonrasında da kullanılmaya devam edecektir. Tarihte baharatı ilk kullanan ülke uzakdoğu olarak kabul edilir.
Avrupa ülkelerine de Hindistan ve Seylan gibi ülkelerden getirilen baharatlar ilaç ve merhem yapımında kullanılırdı. O yıllarda bilinen ilk baharat az bulunduğu için çok pahalıya satılan Hint karabiberiydi ve birşeyin pahalı olduğunu belirtmek için ''hint karabiberi'' gibi denilirdi.
 
Ortaçağ Avrupa'sında zencefilin kullanımı karabiber kadar yaygın ve onun kadar pahalıydı.İran ve Frigya'dan gelen safran, ilaç ve boya yapımında kullanılan keşmir, Romalılar tarafından biliniyor ve kullanılıyordu. 
 
9. yüzyıldan itibaren baharatın Bizans İmparatorluğu yoluyla Avrupa'ya geçmesi yasaklandı.Fakat baharatın güzel tadı ve çok miktarda tüketilen etin korunması için baharata duyulan ihtiyaç, zengin sınıfına dahil olan insanlara baharatı unutturamadı. Portekiz, İspanya, İngiltere, Fransa
ve Hollanda gibi sömürgeci ülkeler 16. ve 17. yüzyıllarda baharat ticareti konusunda büyük bir yarışa girdiler.
 
16. yüzyılın başında İbni Sina'nın da bahsettiği gibi Hindistan cevizi ve Meksika vanilyası Avrupa'ya geldi ve Lizbon'da 1560 yılına kadar baharatın fiyatı sürekli olarak arttı. 19. yüzyılın başlarına kadar baharat, sürekli değeri yükselen bir ürün olmuştur. Baharat yetiştirilen bölgelerin çoğalması ve insanların yemek zevklerinin değişmesi nedeniyle 19. yüzyılın başlarında baharatın ticari değerinde azalma olmuştur.
 
Afrika ülkelerinden Anadolu'ya kervanlarla baharat getiriliyordu.Kervanlarla güney illerimize gelen baharatlar, oradan İstanbul ve diğer illerimize gönderiliyordu. Baharat çeşitlerinin Uzak doğu'da yetiştirilmeye başlanmasıyla birlikte buradan denizyoluyla İskenderun'a getirilmeye başlandı.
 
Başka ülkelerden baharat getirilmesi zor ve masraflı olduğundan ülkemizde de baharat yetiştirilmeye başlandı. Fakat hava şartlarının Hindistan cevizi ve karabiber gibi baharatların yetiştirilmesi için elverişli olmamasından dolayı bu baharatlar dışardan getirilmeye devam etmektedir.
 
Günümüzde baharat en çok Hint'liler tarafından kullanılmaktadır. Avrupa ve Amerika'da özellikle Fransız ve İtalyan mutfaklarında baharat çok büyük bir öneme sahiptir ve bol miktarda kullanılmaktadır. Türkiye'de baharatı fazla kullanan ülkeler arasında yer alıyor. Türk yemeklerinin özelliği kullanılan baharatların çeşitliliğinden kaynaklanmaktadır. Güneydoğu illerimizde acı biber kullanımı fazla olmakla birlikte artık her yemekte kekik, nane ve son yıllarda kullanımı artan kimyonda önemli bir yer almaktadır.
kpss kitapları çelik baca filmer